2 Mart 2012 Cuma

Bi'yerlere gittik ama...

Tekrar merhaba can bonomolar sizi. Gördüğünüz gibi arka planı değiştirdim ve narsistlik yapıp kendi fotomu koydum. Yanımdaki amca kim derseniz amca falan değil o adam. Görünüş itibariyle orta yaş üstü olabilir ama ruhu genç kalmış biri. Ehteyar deliganlı diyeceğim ama değil işte. Adı Drum-man C. C adı oluyor, isme gerek yok; lakaplar daha akılda kalıcı. Mesleği davulcu (dövüyor) ve Çerkezköy' de Yamaha R1-R6 bilimum racing (sayko) makinaları sürmüş, rüzgarı saçında hissetmiş bir insan kendisi.

Geçen pazar gününe (tam olarak 27 Şubat) denk getirdiğimiz gezi planı M. Ereğlisi'ne olacaktı. Sahilde 1 (bir) çay içip tekrar geri dönecektik (lükse bak teheey). Ama gel gör ki planlar değişti. O esnada Çakal abimizin mekanında takılırken "nabak Çakal abi, çıkak da gezek, karpuz alak, yarıp da yiyek" dedik ve Çerkezköy tarafına doğru yola koyulduk. Drum-man abimiz arandı, Çerkezköy'de buluşuldu ve ne idüğü belirsiz bir yoldan giderek bir yerlere vardık. Arkadaş ne güzel gezi raporu yazıyorum değil mi? Nereye gittiğim belli değil. Çakal ve Drum-man abimiz beni acayip bi yerlere götürse, eteri koklatsa, böbreğin birini yürütüp, ormanın ortasında buz dolu küvette bıraksa ne yapardım değil mi? (ormanın ortasında küvet?) Neyse gidiyoruz böyle, ağaçlar arasından durup fotoğraf çekecektim ama gereksizdi; her yer daha uyanmamış sıkıcı ağaçlar, Drum-man abimiz önden gidiyordu, onun arkasından temkinli gideyim, çukurlardan kaçayım, hızımı ayarlıyım (yanlız gezerken basıp gidiyosun, motor kaç basarsa yallah), kör noktaya kalmıyım derken şöyle bir kavşağa vardık:

Ahanda burası


Sonra, ölmüüştüü!! Öhöm evet, Drum-man abimiz: Burası güzel bu kavşakta duralım birer cuvara tüttürelim, dedi. Onlar tüttürürken (sigara sağlığa zararlıdır) ben de birkaç poz çekeyim falan, meğer Istranca Dağları'nın eteklerine gelmişiz. Sonra, yine ölmüştüüüü!!

Ve burası...

Yeni uyanmaya başlayan doğa ana

Çakal ve Drum-man abimiz "çeksene olm bizi falan derken ortaya şu sonuçlar çıktı:

Drum-man ve Şenbass (tanınmamak için gözlük taktım)

Soldan sağa: Çakal & Drum-man

Sonra bu yoldan sola saptık ve yine bilmediğim bir yerlere gittik. Sonra Mr. Carpenter'ın mekanına vardık: Kendisi marangoz olmakla birlikte klavye çalıyor, piyanist-şöntörlük yapıyormuş. Bir de mekanın bulunduğu yerde benim kadar bir köpek var aptal mı aptal, önüne geçmezsiniz sizi görmüyor ama bi' gördü mü psikopat gibi koşuyor üstünüze ısırmak için "hav hav hav hart!" neyse ki zinciri kısa bişey olmadı manyak hayvan yaa, sevmiyorum köpekleri, kedileri severim ben "gel pisi pisi", pastel boyalarımla resim yapıcam şimdi... Laf aramızda benim enişte süper resim yapar.

Burdan da çıktık, Saray'a gitti, ordan tekrar Çerkezköy, Drum-man abimizin tanıdığı biryerde durduk birşeyler yedik. Ardından Drum-man abimizin program yaptığı yeri gördük, Yamaha custom stage davul setini gördüm, süper... Adamın motor da Yamaha, tamam benim basss ta Yamaha ama bu kadar da değil... Bizi kavşağa kadar bıraktı, sonra Çakal abiyle evlerimize döndük.

Detay olarak çantalı motorumun fotosunu da koyayım yeri gelmişken:

Çantanın mevcut görünümü

Çantalar güzel hoş, lakin ki boyayı güzel çizdiler. Ben de Onur Honda'ya gidip yan ve arka çanta demiri için 100TL bayıldım. Ama en azından sağlam birşey oldu. Adını vermeyim, İstanbul'da bi yere sordum herif aynı sete 200TL çekti: "Hayvansın meen". Motorla çantalar temas etmeyecek artık.

Kıssadan hisse hızlı bir hafta sonu oldu planlanmamış ve benim de gittiğimiz yolları gösteren bir harita bulamadığım için pek açıklayıcı olamadım, ama ileride bomba bir gezi yapacağız, kamplı, adalı... Gezi kısa ama detaylı olacak, söz...

Arkadaş bu blog yaz, foto küçült, koy, yaz, maz, ne zor iş ya... Sonuna kadar okuyosunuz di mi? bak yazılıda çıkacak hep buralar. Hadi bakayım...

Bu arada o karpuzu yarıp yemedik; bu havada karpuz mu olur? Buzağı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder